“Öyleyse Müslüman kendi imkânları dâhilinde, akidesini, tevhidi, şirki ve küfrü Allah’ın kitabına göre ve sahih sünnete göre, gerçek kaynaklarından KALPLERİ MUTMAİN EDECEK ŞEKİLDE delillendirmek zorundadır. Bu vazgeçilemez ve taviz verilemez bir zarurettir.”
TAKLİDİ İMAN EDİLEN ESASLAR BİR SÜRE SONRA SORGULANMAYA BAŞLAR.
TAKLİT İLE YAŞAYAN TOPLUMLARIN İNANÇ ESASLARI HER ÖNEMLİ FİTNE ZAMANINDA DEĞİŞİR!
TAKLİT İLE İNANAN TOPLUMLARIN NESİLLERİ, ZAMANIN POPÜLER SİYASETİNE GÖRE AKAİD DEĞİŞTİRİR.
BİDATLERDEN VE EHLİ BİDATTEN UZAK KALMAK, HEM SAHİH İLMİ, HEM DE SAHİH İMANI KORUMANIN İLK TEDBİRİDİR. BU KİTAPTA DA OKUYACAĞIZ, EHLİSÜNNET BÜYÜKLERİ DAHİ, EHLİ BİDATTEN BİR AYET BİLE DİNLEYİP YORUM ALMANIN TEHLİKESİNE CİDDİ VURGU YAPMIŞLARDIR.
Delillerini ortaya koyamadığımız bir inancın samimi doğrusu olmak mümkün değildir.
“İşte bundan dolayı emrolunduğun gibi doğru ol! Beraberindeki tevbe edenler de (doğru olsunlar).
Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır.” (Hud 112).